top of page

EGO: RUHUN GÖLGESİ Mİ, VARLIĞIN KORUYUCUSU MU?

  • Yazarın fotoğrafı: Sana Bir Adım
    Sana Bir Adım
  • 17 Haz
  • 3 dakikada okunur

İnsanın bu dünyadaki en büyük sınavı ne şeytandadır ne başkasındadır. En büyük sınav, insanın kendi içindedir. Ve o içsel savaşın merkezinde ego yer alır.


Modern psikoloji onu kimlik olarak tanımlar. Spiritüel öğretiler ise onu yanılsamanın kaynağı, sahte benlik olarak görür. Ego, bu iki uç arasında bir köprü gibidir. Hem bizi hayatta tutan hem de bizi ruhsal hakikatten uzaklaştıran bir içsel sistem.



EGO NEDİR?

Ego, Latince “ben” anlamına gelir. Ama bu “ben”, hakiki öz benlik değil; zihnin oluşturduğu, koşullanmalarla, korkularla, arzularla örülmüş sahte benliktir.

Ruh, bütüne aittir. Ancak ego kendini ayrı sanır. “Ben” der, “benim” der. Bu sahiplenme hali, bir yandan hayatta kalmayı sağlar ama öte yandan ilahi bağlantıyı koparır.


Çocukluğumuzda başlar ego şekillenmeye. Aileden, okuldan, toplumdan, atalarımızdan aldığımız her kayıt, egoyu besler. “Yeterince iyi değilim” inancı bir savunma zırhı yaratır. Ve bu zırh zamanla kişiliğimiz sanılır.


Ego, aslında ruhun kendini bu dünyada var etme aracıdır. Ancak kontrol onda kaldığında, araç egemene dönüşür.



EGOYLA MÜCADELE DEĞİL, EGOYLA FARKINDALIK

Spiritüel öğretiler çoğu zaman egoyu düşmanlaştırır. Onu yok etmeyi öğütler. Ancak bu, başka bir tuzaktır. Ego savaşarak yenilemez. Çünkü o savaşı da sahiplenir:

“Ben egomu yendim.”

Bu söylemin içindeki gizli ego hâlâ oradadır.


Yapmamız gereken şey egoyu tanımak, onu gözlemlemek ve onun ötesine geçmek. Onun varlığını inkâr etmeden, onun hükmünü sonlandırmak.

Ego, bilinçle tanıştıkça erimez ama şeffaflaşır. Artık bir perde değil, bir pencere olur. Hakikate bakan, ama onu örten değil, geçiren bir araç.


EGOYU YANLIŞ TANIMLAMAK: EN BÜYÜK TUZAK

Toplumda ego genellikle “kibir” ile eş tutulur. Oysa kibir, egonun yalnızca dışa vurulmuş yüzlerinden biridir.

Ego; sadece kendini üstün görmek değil, aynı zamanda kendini eksik görmek de olabilir.

• “Ben yeterli değilim” demek egodur.

• “Ben bunu hak etmiyorum” demek egodur.

• “Başkaları benden daha iyi” diyerek kendini değersizleştirmek de egodur.

• Kurban bilincinde yaşamak, başkalarını kıskanmak, içten içe özenmek ya da fesatlanmak… hepsi egonun maskeleridir.


Ego bazen çok narin, çok kırılgan bir yapı gibi görünür. Ama bu kırılganlık da savunma sistemidir.

“Ben yapamam, ben başaramam, ben yeterli değilim” diyen sesin de egonun bir versiyonu olduğunu görmek gerekir.


RUHSAL EGO: IŞIĞIN GÖLGESİ

Ruhsal yolda ilerleyenler için ego çok daha incelikli bir şekilde ortaya çıkar.

İşte bu noktada devreye ruhsal ego girer.

Özellikle spiritüel gelişim yolunda ilerleyen kişilerde – yani şifacılar, spiritüel koçlar, rehberler, enerjiyle çalışanlar – ego başka bir forma bürünür:

• “Ben her şeyi biliyorum.”

• “Ben artık çok güçlüyüm, tüm karmik yapıları dönüştürebilirim.”

• “Benim bilgim diğerlerinden üstün.”


Bu söylemler artık klasik egodan değil, ruhsal egonun ifadesinden gelir.

Ve bu daha tehlikelidir. Çünkü kişi, kendini hâlâ ruhsal olarak ilerliyor zannederken, aslında karmik sınavını büyütür.


Ruhsal ego büyüdüğünde, yaşamda bir yerden sonra kırılma başlar. Çünkü evrensel yasalar kişinin öz frekansına değil, niyetinin derinliğine yanıt verir.

Ve dönüşmemiş bir ego, ne kadar spiritüel bilgiyle süslenirse süslensin, öz hakikate ulaşamaz.


EGO KOZMİK ENERJİYLE NASIL DÖNÜŞÜR?

Kozmik enerji, tüm evreni saran yaşam gücüdür. Ruhun frekansı bu enerjiyle uyumludur. Ancak ego, bu titreşimle çatışır. Çünkü kozmik enerji birliktir, ego ise ayrılık.

İşte bu yüzden şifa çalışmaları, kozmik rezonans alanları ve enerji aktarım teknikleri, ego kalıplarını yumuşatır. Çünkü frekans yükseldikçe, zihin kontrolü bırakmaya başlar.

Frekans yükseldikçe ego ya çözülür ya da çatışmaya başlar.

Enerjiyle çalışanlar için bu çok kritik bir geçiştir:

Ya kendini dönüştürür ve kozmik uyumla yücelir…

Ya da bu enerjiyi ego için kullanmaya çalışır ve ruhsal sapmalar başlar.


Kozmik enerji bize “Sen zaten bir’sin” der. Ego ise “Sen eksiksin” der.

Bu iki ses her an içimizde konuşur. Hangisini dinlediğimiz, hangi realiteyi deneyimlediğimizi belirler.


EGOYLA BARIŞMAK

Ego bir düşman değildir.

O, sadece ışığın yoksunluğunda yönümüzü bulmaya çalışan bir pusuladır.

Yapmamız gereken onu susturmak değil; onu anlamak, tanımak ve onun ötesine geçmektir.

Ego bize, “Sen ayrı bir bireysin” der.

Ruh ise, “Sen bir bütünün parçasısın” diye fısıldar.

İşte bu fısıltıyı duyduğumuzda, artık “ben” yoktur.

Sadece “bir” vardır.

Kendine sorduğun her soruda, fark ettiğin her tepkide, geri çekilip izlediğin her duyguda…

Ego bir adım geri çekilir.

Ve sen, öz benliğine bir adım daha yaklaşırsın.


Şimdi sor kendine:

Bu tepki kimden geliyor? Ruhumdan mı, egomdan mı?


İşte o soru, sana bir adım kazandırır.


Kaleme Alan : Büşra Yavuz

Ruhsal Dönüşüm Rehberi & Kozmik Enerji Eğitmeni

 
 
 

Comments


bottom of page